Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

evlat

Mitolojilerdeki her hikayenin, insan eğilimlerini açığa çıkaran, dünyaya ait temel gerçekleri ortaya koyan bir yanı vardır. Bizdeki kıssalar, meseller ve ‘’kıssadan hisse’’ çıkarma geleneği gibi.

Bu düşünceyi aklıma getiren mitolojik tanrı Satürn oldu. Satürn, evlatlarının kendi yerini almasından korktuğu için onları yer. Jüpiter’e kadar böyle gider bu. Jüpiter doğduğunda onu kandırırlar da ileride kral olacak çocuk yaşama imkanı bulabilir.

Hikaye, durmadan çocuklarını, kardeşlerini katleden, hatta bunu kanunnameye bağlayan Osmanlı padişahlarına ne kadar benziyor değil mi?

Tahta oturma töreni biter bitmez 19 kardeşini ve onların 6 çocuğunu boğduran 3. Mehmet herhalde bu kanlı rekoru elinde tutmaktadır. Topkapı’dan çıkarılan, İstanbul halkına gözyaşı döktüren 25 tabutun en küçüğünde, dudaklarında biraz önce annesinden emdiği taze süt bulunan bir bebek de vardır.

Bu dünyada insanlar birçok bakımdan kamplara ayrılıyorlar ama bence bunların en önemlisi vicdan sahibi olup olmamak. Bu katiamı yapan 3. Mehmet herhalde kendisinde buna hak görüyor ve olası tehditleri ortadan kaldırdığı için ‘’devlet adamlığı’’ ve ‘’nizam-ı alem’’ maskeleri altında, işlediği suçu hiç umursamıyordu.

Bu hafta acılarımız üstüste katlanır, masum çocuklarımızı ve gençlerimiz toprağa verilirken, buna hiç üzülmeyen, yüreği titremeyen, nasırlaşmış siyasetçileri düşünmüştüm ama bunların kürsüye çıkıp halkın önünde, evladını henüz toprağa vermiş olan acılı anneye bağırıp çağıracaklarını aklıma bile getirmemiştim.

Hadi diyelim ki vicdan yok, iz’an yok, merhamet yok; hiç olmazsa–meşrepleri gereği- bir parçacık inanç da mı yok?
Hani Kur’an ‘’Bir kişiyi öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir!’’ diyordu; hani ‘’Ölülerinizi hayırla yadediniz!’’ diye emredilmişti? Nereye gitti bütün bunlar?

Ya; Gezi sürecinde öldürülen çocuklarımıza inatla ‘’rahmet’’ bile dilemeyen bir başbakanı destekleyen ‘’millet’’ e ne demeli? Meydanlara toplanıp bu zulme alkış verenleri nasıl sınıflamalı?

Ben bu soruya ‘’halk’’ ve ‘’millet’’ terminolojisyle yanıt veriyorum. Biz her zaman halka inandık ve inanıyoruz. Yunusları, Pir Sultanları, Karacaoğlanları, Hoca Nasrettinleri, Dadaloğullarını yaratan halkı seviyoruz ve başımızı üstüne koyuyoruz.

Ama ‘’millet’’ diye adlandırılarak ‘’halk’’a karşı çıkarılan; haysiyetli bir yurttaş olarak yaşamk yerine bilmemne kılları olmayı tercih eden, saldırgan, kötü niyetli ve örgütlenmiş cehalet, can almaya ya da can alanları çılgınca desteklemeye devam ediyor.

Yani bu ülkede artık ‘’millet’’ dedikleri fanatik grup, ‘’halk’’a düşman.

Zaten eskiden kullanılan ‘’halk’’ kelimesinin, ‘’millet’’e dönüşmesinin altında da bu var. Terminoloji çok önemlidir; bütün gizli niyetleri açığa vurur.

Millet ve milliyetçilik kendi içinde despotik çağrışımlar taşıyan ifadelerdir. Felsefi ve politik terminolojileri yerli yerine oturmuş toplumlarda ‘’nation’’ ya da ‘’nationalism’’ demek, hiç de yurtseverlik anlamına gelmez. Faşizan, sağcı bir çağrışım yapar.

Her zaman; 1973’te yazdığım ‘’Vurulduk ey halkım unutma bizi!’’ dizesinde olduğu gibi ‘’halk’’ dedim, millet kavramını da ancak büyük Tevfik Fikret’in ‘’Vatanım ruyi zemin- Milletim nev’i beşer!’’ dizelerini okurken kullandım.

‘’14 yaşı diken ile kaplanmış’’ Berkin yavrumuz için üzülmeyen, Burak yavrumuza gözyaşı dökmeyen, kalp krizinden ölen genç polis kardeşimize yüreği burulmayanlar bizden değildirler.

Onlar Satürn’dür. Goya’nın çocuklarını yerken resmettiği Satürn. Birgün bizim ressamlarımız da yerli Satürn’leri böyle çizecek. Adım gibi eminim bundan. Çünkü eşkiya dünyaya hükümdar olmaz, eninde sonunda insanı vicdanı galip gelir.

Kümülatif derler, br kavram var; birikmek anlamına gelir. Bizim çocuk acılarımız da kümülatif… Biri ötekine ekleniyor. Berkin, Burak, sırtında atış talimi yapılan yavrumuz Uğur Kaymaz’a, bombayla parçalanan ceylan gözlü Ceylan çocuğumuza, yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’e, duvara ya da defterine özgürlük yazdı diye hapiste büyüyen çocuklarımıza ekleniyor, büyüyor, birikiyor, sel oluyor ve zalimleri boğacak bir vicdan seline dönüşüyor.

İki gün önce gördüğüm bir video beni gözyaşlarına boğdu: Berkin yavrum, bir yaz kampında arkadalarıyla sahneye çıkmış şarkı söylüyor ve diyor ki ‘’Büyümez ölü çocuklar’’ sonra ekliyor; ‘’Çocuklar öldürülmesin- Şeker de yiyebilsinler.’’

Kendi ağıdını seslendirmiş kara gözlü yavrum ve bu ses zulmün haykırışlarını boğar. Dünya tarihinde hep böyle oldu, bizde de öye olacak. Mutlaka olacak.

Zülfü Livaneli, 15.03.2014

Spread the word. Share this post!