Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

Twitter’ı yasaklamak, bir adanın okyanusu yasaklaması anlamına gelir; yani mümkün değildir; bunu hepimiz biliyoruz. Zaten şimdiden başka yollar denenmeye başlandı bile.
Ne var ki yeni medyaya karşı yürütülen yasaklama kampanyasının ve nefret söyleminin altında çok önemli bir dürtü yatıyor. Belki de insan soyunun en güçlü dürtüsü bu: KORKU!
Yeni medyayı yasaklamak gibi ‘’çılgınca’’ olarak nitelenebilecek girişim, kotrol altına alamadıkları o özgür ortamda yayınlanmasını titreyerek bekledikleri bir takım belgelerin, görüntülerin yarattığı korkunun büyüklüğünü gösteriyor. Nelerin yayınlanacağını biz bilemeyiz elbette ama onlar biliyor. Bu yüzden çok ana çok korkuyorlar.
Daha önceki dönemlerde medyanın oyndığı rolü ve onun gücünü çok iyi kavramış olan AKP yönetimi, iktidara geldikten sonra medyayı ele geçirme yolunda çok önemli adımlar attı. Şaibeli bir biçimde milyar dolarlar harcadı ve kendisine bağlı gazeteler televizyonlar yarattı. Ama hesap edemedikleri tek şey; iletişim devriminin geldiği noktaydı.
Medyayı ele geçirmeniz pek bir şey ifade etmiyordu çünkü bu kez sosyal medya çıkmıştı karşınıza.
Bunun ilk örneğini Gezi direnişinde gördük. Penugen kanallarına ve devekuşu gazetelerine karşı bir çavlan gibi akan milyonlarca mesaj, görüntü, video, haber…İşte AKP’nin hesabını şaşırtan tek gelişme bu oldu.
Olaylar beni alıp 1986 yılı 21Ekim günü Sovyetler Bireliği’nin o dönemdeki yeni başkanı Michail Gorbaçov’la Kremlin’deki görüşmemize götürdü. O dönemde Kremlin duvarları kapalıydı, girmek mümkün değildi ama yeni başkan, dostumuz Cengiz Aytmatov’un ricasıyla bir grup aydını orada ağırlamayı kabul etmişti.
Konuşmaya Arthur Miller, Yaşar Kemal, Peter Ustinov, Federico Mayor, Cengiz Aytmatov, Alvin Toffler ve ben katılmıştık.
O sıralarda ‘’Gelecek Şoku’’ kitabıyla dünyada yankılar uyandıran Alvin Toffler, başkana bir soru yöneltti: ‘’Bugün Pravda’da ya da diğer gazetelerde, sizin izniniz dışında bir yazı çıkamaz.’’dedi. ‘’ Ama bilişim teknolojisi öyle bir noktaya geldi ki; yarın Sibirya’daki bir Sovyet yurttaşı elindeki küçücük bir araçla, dünyayı izleyebilecek. Buna nasıl engel olmayı düşünüyorsunuz? ’’
Bu soru üzerine Gorbaçov hüzünle gülümsedi ve ‘’Zaten Sovyetler Birliği’nin değişmesini kaçınılmaz kılan da bu!’’ dedi. ‘’Teknolojik gelişme, bu biçimde devam etmemize imkan vermiyor artık.’’
O sırada henüz Glasnost ve Perestroika ilan edilmemişti ama o gün Gorbaçov, bu değişimin ipuçlarını vermişti bize ve değişimin kaçınılmaz olduğunu söylemişti. Yoksa o da böyle bir altüst oluş istemiyordu.
Kremin’den çıkıp basın toplantısına giderken kara gömülmüş Moskova’daki büyük parti binalarına, devasa Kızıl Ordu komuta merkezlerine, KGB binasına bakıyor ve hayret ediyorduk. Demek bu kadar büyük bir güç, insanların küçük cebine sığabilecek telefonlarla değişecekti.
Başta söyledğim gibi; günümüzde yeni medyayı yasaklamaya kalkmak, küçük bir adanın bir okyanusu yasaklamaya kalkması kadar saçmadır.
Yaşayarak göreceğiz.

Zülfü Livaneli, 22.03.2014

Spread the word. Share this post!