Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

Remzi Kitabevi (2007)

ISBN: 975-14-1231-7
SAYFA SAYISI: 430
TÜRÜ: Anı Roman

Bir Anılar Denizi…
Ankara’da uzak iklimlerin düşünü kuran gençlerin kitap okuma merakından başlayıp hücrelere, dağlara ve ıssız Avrupa başkentlerine uzanan bir macera bu. Öncelikle benim ama bir anlamda hepimizin hayatına dair bir anlatı. Kitabı okuyacak olan genç kuşakların, bizimkinden daha mutlu bir Türkiye’de yaşamalarını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Bir miras kavgasında köylünün birini dövmüşler. Adam kasabadaki arzuhuhalciye gitmiş;”Beni dövdüler!” demiş ve bir şikayet dilekçesi yazmasını istemiş. “İyi” demiş arzuhalci “öğleden sonra gel al.” Sonra geçmiş daktilosunun başına, usta bir arzuhalcinin bütün hönerlerini kullanarak, en etkili kelimeleri seçerek başlamış yazmaya. Köylü öğleden sonra gitmiş. Arzuhalci onun parmak basarak onaylamasından önce yazdıklarını baştan sona okumak istemiş. Ne yazıldığını anlamasıymış derdi. Başlamış okumaya. Bir süre sonra köylünün hüngür hüngür ağlamaya başladığını görmüş. “Ne oldu?”demiş. Köylü bir yandan iki sıralı yaş döküyor bir yandan da “Vay bana neler yapmışlar da haberim olmamış!”diye ağıt yakıyormuş. Bu anıları derleyip toplarken neredeyse benim de başıma aynı şey geliyordu; kendi kendimin arzuhacisi oluyordum bir anlamda. Sonra bu hayatın içindeki güzel anları düşündüm; dostluklar, dayanışmalar, ortak hayaller, gümbür gümbür patlayan kahkahalar, sevdayla dokunan anlar aklıma geldi. Bana bakan gözlerdeki umut ışıltısını ve milyonlarca hançereden yükselen sağlıklı, diri sesin, bulutlu bir gökyüzünün görleyişini hatırladım. Sonra o kadarda yakınmaya hakkım yok diye düşündüm. Her şeye rağmen güzel ve anlamlı bir hayattı bu. Belki de zorluklar olmadan, bu mutlu anların doğması zordu.

Her ömrün bir izdüşümü vardır; yerli yerinde durur, hep oradadır ama onu hiç düşünmeyiz. Hiç kimse kendi kendisine ömrünün izdüşümünü sormaz. Böyle bir soru, ancak geçmişi yazarken gündeme gelir. Sizi ve dostlarınızı kuşatan atmosfer, bir yeraltı suyu gibi kendini hep derinlerde duyuran anlam nedir? Milyonlarca ilişki kırıntısı; gülücükler, iç çekişler, umutsuzluklar ve ağlama krizleriyle ilerleyen yaralı hayatlar neyle açıklanabilir? İşte bunları düşünüp dururken, yanıt Kavafis’ten geldi. O güzel şiirde olduğu gibi bizim de bir ömür boyu barbarları beklediğimizi düşündüm. Her dönemimizde değişik kimliklerle ortaya çıktılar. Birbirlerine hiç benzemiyorlardı ama ortak noktaları barbar oluşlarıydı. Sivil barbarlar, asker barbarlar, sağcı- solcu barbarlar, şehirleri kuşatan ve varoşlarda yaralı kurtlar gibi inildeşen barbarlar, Avrupalı barbarlar, aydın barbarlar, politikacı barbarlar… Dünyanın bir çok yerinde bizim kuşağımız, üzerine dalga dalga gelen barbar saldırılarını göğüslemeye çalışarak geçirdi ömrünü. Ankara’da bir aydınlanma heyecanından ve uzak iklimlerin düşünü kuran gençlerin kitap okuma merakından başlayıp hücrelere, dağlara ve ıssız Avrupa başkentlerine uzanan bir macera bu. Öncelikle benim ama bir anlamda hepimizin hayatına dair bir anlatı.

ZÜLFÜ LİVANELİ

Spread the word. Share this post!