Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

Şiir ve Ölüm

Uğur’un ölümünü duyduğum, o, güneşe rağmen karanlık pazar gününden beri aklımda şiir dizeleri dolaşıyor.Günün ve gecenin herhangi bir saatinde apansız geliveriyorlar. Bölük pörçük, kopuk kopuk şiir dizeleri bunlar. Demek ki ölümle şiir arasında derin, çok derin bir bağ var. Pazar günü saat ikide, yani ölümünden yarım saat sonra olayı öğrendiğimde, içime düşen ateş, “Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor”un dizelerini getirmişti beraberinde.

Sonra;“Bir çift güvercin havalansa / Yanık yanık koksa karanfil / Değil bu unutulur şey değil / Apansız geliyor aklıma…” diye mırıldandım. Melih Cevdet imdada yetişmişti.Aynı gece Uğur’un kullandığı bir şarkımın sözleri dolandı dilime:“Vurulduk ey halkım unutma bizi.” Bu şiiri 1973 yılında yazmış ve ilk plağıma koymuştum.1975 yılında Uğur, şiir leit-motiv yaparak, “Sesleniş” adlı çok güzel bir yazı yazmıştı.

Pazartesi günü bir halk türküsü çıkmıyordu aklımdan: “Vadesiz ölümler zor geldi bana.” Sonra Turgut Uyar’ın diliyle “Ne çok ölenler oldu” diye mırıldandım.

Nâzım; “Yeryüzüne tohum gibi saçmışım ölülerimi” diye yazmıştı. Ölümle çok uğraşan şair, “Karlı Kayın Ormanı” adlı şiirinde;“Yedi tepeli şehrimde / Bıraktım gonca gülümü / Ne ölümden korkmak ayıp / Ne de düşünmek ölümü” diyordu.

Bir süre de bununla oyalandım. Sonra Lorca geldi. Ignacio Sanchez Mejias’a Ağıt’ın “Akşamüstü Saat Beşte” bölümünü tekrarladım durdum. Bir an öyle sandım ki dünyanın bütün şairleri Uğur için ağıt yakıyorlardı ve ben bu şiirleri tekrarlamasam boğulacaktım.

***

Biliyorsunuz; trajedi (tragedya) Yunanca bir sözcüktür. İnsanoğlunun, değiştiremeyeceği bir kötü kadere karşı direnişini anlatır.Tragudi ise Yunancada şarkı anlamında kullanılan kelime.Tragedyalara tragudi yakışır.Belki de bütün güzel şarkıların, güzel şiirlerin hüzünlü olmasının ve “melali anlamayan nesle aşina olamamamızın” sebebi budur.(31 Ocak 1993)

Zülfü Livaneli (25.01.2010)

Spread the word. Share this post!