Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

Bir Anılar Denizi…
Zülfü Livaneli’nin, beklenen anlatısı “Sevdalım Hayat” 24 Ekim’de çıkıyor.
Toplumsal tarihimizde çok önemli bir dönemin siyaset ve sanat olaylarına ışık tutacak, her kuşaktan insanlar arasında ilgi uyandıracak anı ve değerlendirmeleri kapsayan roman tadındaki bu kitapta, okuma serüveni peşindeki bir çocuğun düşleri, hücrelere kapatılan ve sürgünlere mahkûm edilen bir aydının serüveni anlatılıyor.
432 sayfalık bu anı romanda ayrıca Zülfü Livaneli’nin kişisel arşivinde yer alan ve daha önce göremediğiniz fotoğrafları yer alıyor.
Zülfü Livaneli, Mutluluk ve Leyla’nın Evi adlı çok satan kitaplarının ardından Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan ve merakla beklenen “Sevdalım Hayat” ın girişinde şöyle diyor

Her ömrün bir izdüşümü vardır; yerli yerinde durur, hep oradadır ama onu hiç düşünmeyiz. Hiç kimse kendi kendisine ömrünün izdüşümünü sormaz.
Böyle bir soru, ancak geçmişi yazarken gündeme gelir.
Sizi ve dostlarınızı kuşatan atmosfer, bir yeraltı suyu gibi kendini hep derinlerde duyuran anlam nedir?
Milyonlarca ilişki kırıntısı; gülücükler, iç çekişler, umutsuzluklar ve ağlama krizleriyle ilerleyen yaralı hayatlar neyle açıklanabilir?
İşte bunları düşünüp dururken, yanıt Kavafis’ten geldi.
O güzel şiirde olduğu gibi bizim de bir ömür boyu barbarları beklediğimizi düşündüm.
Her dönemimizde değişik kimliklerle ortaya çıktılar.
Birbirlerine hiç benzemiyorlardı ama ortak noktaları barbar oluşlarıydı.
Sivil barbarlar, asker barbarlar, sağcı- solcu barbarlar, şehirleri kuşatan ve varoşlarda yaralı kurtlar gibi inildeşen barbarlar, Avrupalı barbarlar, aydın barbarlar, politikacı barbarlar…
Dünyanın bir çok yerinde bizim kuşağımız, üzerine dalga dalga gelen barbar saldırılarını göğüslemeye çalışarak geçirdi ömrünü.
Ankara’da bir aydınlanma heyecanından ve uzak iklimlerin düşünü kuran gençlerin kitap okuma merakından başlayıp hücrelere, dağlara ve ıssız Avrupa başkentlerine uzanan bir macera bu.
Öncelikle benim ama bir anlamda hepimizin hayatına dair bir anlatı.

Spread the word. Share this post!