Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

Balkani Yayınevi, Bulgaristan 2006
Munhak Sesang, 2001
Remzi Kitabevi, Türkiye 2001
Patakis, Yunanistan 2000
Unionsverlag, İsviçre 2000
Edhasa, İspanya 1998
Can Yayınları, Türkiye 1996
1997 Balkan Edebiyat Ödülü

ISBN:975-14-0812-1
SAYFA SAYISI:160
ÖZELLİĞİ:13.5×20 cm
TÜRÜ:Roman

Livaneli’nin “1997 Balkan Edebiyat Ödülü” kazanan romanı.

17. yüzyılın Osmanlı Sarayı… Bir idam mahkûmu olarak yıllarca ölümü bekleyen şehzâde, birdenbire mutlak iktidarın sahibi olur. Öyle bir iktidar ki bu, ülkesinde yaşayan milyonlarca insanın canı onun iki dudağı arasındadır. Saraydaki siyah haremağası ise, cinsel gücü elinden alınmış bir hadım olarak tam bir iktidarsızlık simgesidir. Ancak bu iktidar alışverişi yön değiştirecek ve padişah mutlak iktidarsızlığın, haremağası ise padişah üzerindeki iktidarın temsilcisi olacaktır…

ENGEREĞİN GÖZÜNDEKİ KAMAŞMA ÜZERİNE

Engereğin Gözündeki Kamaşma romanını Zülfü bane verince çok şaşırdım. Bana roman yazdığından hiç söz etmemişti. Okuyunca da daha çok şaşırdım. Zülfü bir tarih romanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir zaman kesitini yazmıştı. Bana göre tarih romanı zor bir işti. Bizim edebiyatımızda bunun hiç başarılı bir örneği yoktu. Dünya romanından da en büyük örnek ‘Savaş ve Barış’tı. Tarih romanı yazmak bir çıkmaz yol muydu? Bu soru beni hep uğraştırdı. Ama Zülfü bunun üstesinden gelmişti. Hem de değme yazarın başaramayacağı kadar. İnsanları hem derinlemesine psikolojileriyle, hem de en küçük gerekli ayrıntılarıyla izlemişti. Zülfü’nün sonsuzcasına yalın dili, nefes kesen kurgusu da cabası.

Bu roman hem karanlığın hem de aydınlığın, umudun romanıdır. En yıkılmış, en çürümüş bir insanın içindeki insani duyguların, bir an gelip, bir ışık topu olup parladığı roman birçok nitelikleriyle yalnız ülkemizde değil, dünyada da hayranlıkla karşılanacak, hakettiği yere oturacaktır.

Yaşar Kemal
26.09.1996, İstanbul

Değerli dostum Zülfü Livaneli’nin bu harika kitabına önsöz yazdığım için çok mutluyum.Yunan okuru bu kitaba gereken saygıyı gösterecektir; çünkü bunu gerçekten hak ediyor.

İtiraf etmeliyim ki yazar Livaneli’yi keşfetmek benim için çok hoş bir süpriz oldu. Kendisine besteci ve yorumcu olarak çok saygım var. Fakat sizi, gelenekle yoğrulmuş klasik bir Türk hikayesi okuduğunuza inandıran ya da kendisini bir halk anlatıcısı paltosu altında gizlemeyi bilen olağanüstü bir yazar ve bir dil ustası olduğunu bilmiyordum.

Bu kitabı bir solukta hiç ara vermeden okuyacaksınız.

Özellikle de biz Yunanlılar açısından özel bir önemi var: Çünkü Yunanlılar için son derece dehşet verici olan ‘sultan’ kelimesinin arkasında gizlenen saklı dünyayı keşfediyoruz. Fakat öyle görünüyor ki Osmanlı İmparatorluğu’nun yüksek yönetimi, kendi yurttaşlarına ve özellikle yakın çevrelerine aynı derecede, belki de çok daha aşırı ölçüde sert davranmış.

İnanılmaz şiddetle dolu bir dünya; ama aynı zamanda büyülü, neredeyse gerçek üstü! Mutlak iktidarın ne derece aşırı noktalara gidebileceğini gösteriyor.

Kitabın ahlaki çıkarımı şu: Bu tip hikayeler zaman içinde biçim değiştirerek tekrarlanıp duruyor ve insanoğlunun garip doğası kanımı donduracak kadar korkutuyor beni.

Mikis Theodorakis, Atina, Aralık 1999

Kültür yalnız müzik değildir. Livaneli’nin bu kitabının Yunanistan’da bu denli başarı görmesinden de anlaşılacağı gibi iki ülke yazarları da birbirlerinin ülkelerinde ‘sanki onlardan biriymiş gibi’ okunuyor.

Mikis Theodorakis, Sabah, 16.12.2000

Zülfü Livaneli felsefi, incelemesini edebi biçimde öylesine kotarmış ki bütün bölümler bir eğlence, bir sinir gıdıklaması ve Platonvari erotik bir şaka.

Monica Garbe, Neue Zuricher Zeitung

Başyapıtlar sınıfında.

Gerald Jatzek, Wiener Zeitung

Bu kitap, tuhar, şiirsel ve belalı Topkapı dünyasında müthiş bir yolculuk ve en önemlisi, insanın güçle olan ilişkisinin hikayesi.

Diagolos Trikale

Livaneli, roman formunun temel unsurlarını, 17.yüzyıl İstanbul’una dair bu anlatıda bir araya getiriyor: Osmanlı Sultanı’nın tahtından edilmesi ve bunun pratik ve psikolojik sonuçları etrafında gelişen hikaye; ana karakter siyahi Haremağası, Sultan, Sultan’ın annesi ve haremdeki kadınlardan oluşan roman kişileri; ve de yazarın evrensel hakikatlere bakışını yansıtan bir üslup.
—-
“Engereğin Gözündeki Kamaşma” tarihsel bir roman. Olaylar, Osmanlı İmparatorluğu’nun önlenemez gerileme sürecinin başlarında ve çoğunlukla sarayda geçiyor.Yazar dönemin ruhunu ve saray atmosferini başarıyla canlandırıyor; saraydaki törenleri ve entrikaları ayrıntılı bir şekilde betimliyor.
—-
Bu aynı zamanda da felsefi bir roman, çünkü karakterleri harekete geçiren değişken motifleri ve onların etik değerlerini irdeliyor.
—-
Yazar roman kişilerini çok incelikli bir şekilde işlemiş. “Engereğin Gözündeki Kamaşma” sonuyla okurları şaşırtabilir.

Keith Hitchins, World Literature Today, Ilinois Üniversitesi, Urbana, 22.03.2001.

Dae Noung Yoon, bu romanı okurken ünlü İngiliz antropolog J.G.Frazer’in eseri Altın Dal’daki kutsal ağacın etrafında gece gündüz dolaşan korkunç kralı anımsadığını söyler. Yani birinin gelip kendisini öldürerek tahtını elinden alacağı korkusuyla uyuyamayan bir kralın hikayesidir bahsettiği. Dae Noung Yoon, insanlık tarihi boyunca devam edegelmiş iktidar hırsı ve savaşını merak edenlere, 17.yüzyıl Osmanlı tarihini arka plana alarak işleyen Türk romanı Engereğin Gözündeki Kamaşma’yı tavsiye eder.
—–
Yazar Kyong Rin Chon, Engereğin Gözündeki Kamaşma üzerine yazmayı da ihmal etmemiş ve yine Hankyoreh Gazetesi’ndeki köşesinde, ‘İpek Elbiseli Zalim Hikaye'(6) başlığı ile güzel bir yazı kaleme almıştır. Kyong Rin Chon, bu sefer sadece roman hakkındaki düşüncelerini kaleme almakla kalmamış, Türkçe ve Korece arasındaki dil akrabalığını da vurgulayarak romandaki cümlelerin bu denli şiirsel olarak verebilmesinin nedenini, iki dildeki benzerliğe bağlamıştır.

Nana Lee, Hankuk Yabancı Diller Üniversitesi
Türkoloji Bölümü, Güney Kore, 2007

Bir Türk yazarının romanını okumak benim için alışık olmadığım türden heyecan verici bir şey… Dae Noung Yoon, Joong Ag Gazetesi, 2 Mart 2002, ‘İktidarın zalim kılıcı ve Sultan’ın etrafında dönen bir iktidar savaşı’ başlıklı makaleden.

Engereğin Gözündeki Kamaşma imparatorluğun hareminde geçiyor. Hikaye haremin denetimini ele geçiren siyah haremağasının ağzından anlatılıyor. Haremağası haremde tanık olduğu hayatları, Sultan’ın annesi Valide Sultan tarafından tahttan indirilişini ve sarayın gizli bir bölümünde hapsedilişini anlatarak başlıyor hikayesine. Bu roman batılı bir romancı tarafından değil de çalışmasını ülkesinin tarihi kayıtlarına dayandıran bir Türk yazar tarafındandan yazıldığı için dikkate değer. Roman hareme farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor ve haremin cinsel imajının abartıldığını gösteriyor.

Nana Lee, Journal of Mediterranean Area Studies, Vol.6 No.2 , 2004

Livaneli okuru incelikle ve ustalıkla, zorlamadan, adeta farkettirmeden sorunlar üzerinde düşünmeye davet ediyor.

Sybille Thelen, Stuttgarter Zeitung

Despotluk 17. yüzyılın sonlarında ve özellikle de 18. yüzyılda Avrupa’yı dehşete düşüren bir kavram ve iktidar şekli olarak ortaya çıkar.

Osmanlılardaki yönetim sistemi de, siyasal mantığı tehdit eden niteliğiyle, 17. yüzyılın ikinci yarısında Avrupalı gözlemci için politik canavarlığın mükemmel bir örneğidir. Despotluk olarak adlandırılacak bu sistem, hem bir tür cezalandırma tehditi, hem de emirlere uyma çağrısıdır.

Livaneli’nin romanı da, mutlak ve ölümcül bir zevk kaynağı olan iktidar kavramı üzerinde odaklanarak, Osmanlı haremini ve buradaki canavarlık olarak tanımlanacak entrikaları anlatmaktadır. Bu anlatı tehlikeye dikkat çeken bir kalemden çıkmıştır.

Altan Gökalp, Araştırma Direktörü, CNRS (National Center of Scientific Research), Mart 1997, Paris

Engereğin Gözündeki Kamaşma romanı, 17. yüzyıl başındaki Osmanlı kalipsosundan günümüze dönük ince oyalı psikolojik bir eser.

Çetin Altan , Sabah, 06.03.1997

Engereğin Gözündeki Kamaşma’da Naima’nın ve Evliya Çelebi’nin üslubunun modern yazı dilimize uyarlanması, romana ayrı bir tat veriyor. Zülfü Livaneli, Engereğin Gözündeki Kamaşma’nın temel eksenini, ‘iktidarın çevresinde ışık görmüş pervaneler gibi dönen insanlar üzerine’ kurmuş. Zülfü Livaneli’nin romancılıktaki başarısını görmek, Osmanlı sarayının dekor olarak kullandığı psikolojik bir roman okumak isterseniz, Engereğin Gözündeki Kamaşma ilginizi çekecektir.

Emin Karaca, Radikal, 16.12.1996 Ünlü bestekar ve yazarımız Zülfü Livaneli’nin kitabı Yunanistan’da satış rekoru kırdı. Böylece türküleri ve şarkılarıyla Yunanlıların en gözde yabancı bestekarı olan Livaneli diğer yeteneği olan yazarlık yanını da Yunan halkına sevdirmesini bildi.

Engereğin Gözündeki Kamaşma eserinin Helence’ye çevrildiği ve piyasaya sürüldüğü bir yıl içinde Yunanistan’da tam 7 baskı yapmasıyla Livaneli ‘en çok okunan Türk yazarı’ listesine giriverdi.

Stelyo Berberakis, Sabah, Aralık 2000.

Zülfü Livaneli’nin Engereğin Gözündeki Kamaşma adlı romanı Almanca yayımlandı; eser Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki eleştirmenlerden de tam not aldı. Alman basınında Livaneli ve kitabı geniş biçimde yer aldı. Almanya’nın önemli Türkolog çevirmenlerinden Monica Garbe yazısına, ‘Platonvari anlayışa sahip son derece usta bir eser ve okumak çok zevkli!’ cümlesini kullandı.

Refik Durbaş, Sabah, Kasım 2000

Benzersiz bir kitap bu!

Daha önce bu romana benzeyen, aynı değere sahip olan ve sürekli, beklenmeyen sürprizler taşıyan bir kitap okumadığımı belirtiyorum.

Ama daha da ötesi; insan kitabı okumaya başlar başlamaz, diğer yazarlar ve şairlerden -evet, bu kitap bir şair tarafından yazılmıştır- edindiği deneyimlerin, onu, bu romanın özünü oluşturan yeni ve şaşırtıcı değerleri kavramasına hazırlamadığını kavrayacaktır.

Yeni bir okura demek isterdim ki; evet, oku ve şaşır!

İnsanların, tanıdığın yurttaşlardan bütünüyle farklı davrandığı bir kitap okumayalı ne kadar oldu?

İşte bu böyle bir kitap.

Gerçekten.

Elia Kazan
31.03.1998, New York

“Kitabı merakla ve son sayfasına kadar eksilmeyen bir zevkle okudum.

İnsanın, düşsel, zalim ve bazen de umutsuz bir dünyayı keşfetmesini sağlıyor.

Filmlerde romantik bir biçimde gösterilen harem evrenini ve genç kadınların yaşadığı hapis hayatını hiçbir kuşkuya yer bırakmayan bir gerçeklikle betimliyor.”

Costa Gavras
3.3.1998, Paris

Engereğin Gözündeki Kamaşma romanı, 17. yüzyıl başındaki Osmanlı kalipsosundan günümüze dönük ince oyalı psikolojik bir eser.

Çetin Altan
Sabah, 06.03.1997

Despotluk 17. yüzyılın sonlarında ve özellikle de 18. yüzyılda Avrupa’yı dehşete düşüren bir kavram ve iktidar şekli olarak ortaya çıkar.

Osmanlılardaki yönetim sistemi de, siyasal mantığı tehdit eden niteliğiyle, 17. yüzyılın ikinci yarısında Avrupalı gözlemci için politik canavarlığın mükemmel bir örneğidir. Despotluk olarak adlandırılacak bu sistem, hem bir tür cezalandırma tehditi, hem de emirlere uyma çağrısıdır.

Livaneli’nin romanı da, mutlak ve ölümcül bir zevk kaynağı olan iktidar kavramı üzerinde odaklanarak, Osmanlı haremini ve buradaki canavarlık olarak tanımlanacak entrikaları anlatmaktadır.

Bu anlatı tehlikeye dikkat çeken bir kalemden çıkmıştır.

Altan Gölakp
(Paris, Mart 1997)

Engereğin Gözündeki Kamaşma’da Naima’nın ve Evliya Çelebi’nin üslubunun modern yazı dilimize uyarlanması, romana ayrı bir tat veriyor. Zülfü Livaneli, Engereğin Gözündeki Kamaşma’nın temel eksenini, ‘iktidarın çevresinde ışık görmüş pervaneler gibi dönen insanlar üzerine’ kurmuş. Zülfü Livaneli’nin romancılıktaki başarısını görmek, Osmanlı sarayının dekor olarak kullandığı psikolojik bir roman okumak isterseniz, Engereğin Gözündeki Kamaşma ilginizi çekecektir.

Emin Karaca Radikal, 16.12.1996

Kültür yanlız müzik değildir. Livaneli’nin bu kitabının Yunanistan’da bu denli başarı görmesinden de anlaşılacağı gibi iki ülke yazarları da birbirlerinin ülkelerinde ‘sanki onlardan biriymiş gibi’ okunuyor.

Mikis Theodorakis Sabah, 16.12.2000

Değerli dostum Zülfü Livaneli’nin bu harika kitabına önsöz yazdığım için çok mutluyum.Yunan okuru bu kitaba gereken saygıyı gösterecektir; çünkü bunu gerçekten hak ediyor.

İtiraf etmeliyim ki yazar Livaneli’yi keşfetmek benim için çok hoş bir süpriz oldu. Kendisine besteci ve yorumcu olarak çok saygım var. Fakat sizi, gelenekle yoğrulmuş klasik bir Türk hikayesi okuduğunuza inandıran ya da kendisini bir halk anlatıcısı paltosu altında gizlemeyi bilen olağanüstü bir yazar ve bir dil ustası olduğunu bilmiyordum.

Bu kitabı bir solukta hiç ara vermeden okuyacaksınız.

Özellikle de biz Yunanlılar açısından özel bir önemi var: Çünkü Yunanlılar için son derece dehşet verici olan ‘sultan’ kelimesinin arkasında gizlenen saklı dünyayı keşfediyoruz. Fakat öyle görünüyor ki Osmanlı İmparatorluğu’nun yüksek yönetimi, kendi yurttaşlarına ve özellikle yakın çevrelerine aynı derecede, belki de çok daha aşırı ölçüde sert davranmış.

İnanılmaz şiddetle dolu bir dünya; ama aynı zamanda büyülü, neredeyse gerçek üstü! Mutlak iktidarın ne derece aşırı noktalara gidebileceğini gösteriyor.

Kitabın ahlaki çıkarımı şu: Bu tip hikayeler zaman içinde biçim değiştirerek tekrarlanıp duruyor ve insanoğlunun garip doğası kanımı donduracak kadar korkutuyor beni.

Mikis Theodorakis Atina, 15.11.199

Zülfü Livaneli felsefi, incelemesini edebi biçimde öylesine kotarmış ki bütün bölümler bir eğlence, bir sinir gıdıklaması ve Platonvari erotik bir şaka.

Monica Garbe Neue Zuricher Zeitung

Başyapıtlar sınıfında.

Gerald Jatzek
Wiener Zeitung

Bu kitap, tuhar, şiirsel ve belalı Topkapı dünyasında müthiş bir yolculuk ve en önemlisi, insanın güçle olan ilişkisinin hikayesi.

Diagolos Trikala
**********************************
Livaneli’nin romanı opera olarak sahneye konacak

Livaneli’nin romanı “Engereğin Gözündeki Kamaşma” Almanya’da opera olarak sahneye konuyor. Üç perdelik operanın prodüksyon ekibi seksen kişiden oluşuyor. Prens Mustafa’nın baladıyla başlayan opera 17.yy’da Osmanlı sarayında yaşamış Etiyopyalı bir hadımın hikayesini anlatıyor.
Operanın yapımcısı Isabelle Jesemann, besteciler Johannes Knecht ve Konstantinos Bafas Livaneli’yle geçen yıl İstanbul’da buluşmuşlar, beraber romanın geçtiği Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmişler ve gördüklerinden çok etkilenerek Livaneli ile derin bir sohbete dalmışlardı.
“Engereğin Gözündeki Kamaşma” Türkiye’de 1996 yılında yayımlandı ve aynı yıl Balkan Edebiyat Ödülü’nü aldı. Yunan, Almanca, İspanyolca, Korece, Bulgarca gibi bir çok yabancı dile çevrilen roman İspanya, Almanya, Kore ve Yunanistan’da en çok satan kitaplar arasına girdi.

Spread the word. Share this post!