Yenileniyoruz... Tüm verilere ulaşamayabilirsiniz.

2017 özgürlük yılı olsun

Değerli dostlar; Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, M. Kemal Güngör. Öyle görünüyor ki yılbaşını mapusta geçireceksiniz. Ama yalnızlık çekmeden, ama binlerce yüreğin sizlerle birlikte attığını bilerek, ama sizi anan, size dostluk duygularını, sevgilerini yollayan kitlelerin varlığını yüreğinizde hissederek.

Ne Okumalı?

Eskiden gazeteler ve “mecmua”lar, ünlü kişilere şöyle bir soru sorarlardı: “Issız bir adaya düşseniz yanınızda götürmek isteyeceğiniz üç kitap ne olurdu?” Şimdi evrende ıssız ada kalmadığı ve kalsa bile oraya düşecek kişinin Iphone, Ipad gibi araçlarından kitaplara sıra gelmeyeceği için böyle sorular sorulmuyor. Buna karşılık “okunacak kitap listesi” isteyen okur

Türk Faşizminin Niteliksel Dönüşümü

Hrant’ın katledilişinin yıldönümünde, ülkede kan gövdeyi götürürken, siviller, çocuklar, hamile kadınlar öldürülürken, yazan çizen düşünen insanlar hapislere doldurulurken, Türk faşizminin dönüşümü üzerine düşündüklerimi kısaca yazmak istiyorum. Bu kadar acı içinde duygularımız düşüncelerimizi bastırsa bile, elden geldiğince serinkanlı bir değerlendirme yapmak niyetindeyim.. Özellikle bizim kuşağın ömrü askeri darbelerle, cezaevleriyle, sistemli işkencelerle,

Kendi Dilini Kesen Devlet

Dünyaya derdimizi anlatamadığımız yolunda genel bir kanı vardır bu ülkede. “Ah ah” der kimileri “herkes kendini tanıtıyor ama biz gül gibi memleketimizi bir türlü anlatamıyoruz şu dünyaya.” Belki de bir parça haklılık payı vardır bu yakınmada. Yurtdışına çıkan herkes, Türkiye’nin ne kadar az bilindiğini, daha da önemlisi yanlış tanındığını görür.

Türk Faşizminin Niteliksel Dönüşümü

Türk Faşizminin Niteliksel Dönüşümü Hrant’ın katledilişinin yıldönümünde, ülkede kan gövdeyi götürürken, siviller, çocuklar, hamile kadınlar öldürülürken, yazan çizen düşünen insanlar hapislere doldurulurken, Türk faşizminin dönüşümü üzerine düşündüklerimi kısaca yazmak istiyorum. Bu kadar acı içinde duygularımız düşüncelerimizi bastırsa bile, elden geldiğince serinkanlı bir değerlendirme yapmak niyetindeyim. Özellikle bizim kuşağın ömrü askeri

DEMİREL

1972: Kurtarmaya çalıştığımız Deniz ve arkadaşlarının idamında önemli bir rol oynadı. 1975: İsveç’te kaydettiğim, Deniz, Sinan, Mahir ağıtlarını içeren Türkiye Devrim Şarkıları adlı ilk albümümü, bakanlar kurulu kararıyla yasakladı. (Hala yasaktır) 1977: TRT’de Şeyh Bedrettin Destanı’nı icra etmem üstüne ‘’Bize isyancı Bedrettin’in türkülerini dinletemezler’’ açıklamasını yaptı. 1977: Rahmetli babamın Yargıtay

Dertleşme

Değerli dostlar, Çoğu zaman; kitaplarımı okuyan, şarkılarımı dinleyen dostlarla konuşmak, yazışmak, görüş alışverişinde bulunmak ihtiyacı içine giriyorum. Düşünceleriniz benim için yol işaretleri değeri taşıyor. Ne var ki insan hayatının fiziki sınırlamaları, zaman baskısı gibi kimi nedenler böyle birebir karşılaşmaları engelliyor. Ancak bu sayfada, web sitesinde ve farklı sosyal medya alanlarında

Devlet Tiyatrosu

Devlet Tiyatrosu Türkçe bilmeyen yabancı bir konuk, İstanbul’da kaldığı otelde televizyonu açıp Türk kanalları arasında gezinse, bir sürü ciddi adam görür ekranlarda. Lacivert takımlar, kravatlar, ciddi ifadeler. Bu adamlar; devlet yönettiklerini belli eden şatafatlı mekanlarda, bir kürsünün arkasında, sahnede, meydanlarda konuşup dururlar. Yabancı konuk da bu ülkede siyaset çok ciddi

Yüce dağ başında bir koca kartal / Açmış kanadını dünyayı örter

Yüce dağ başında bir koca kartal/ Açmış kanadını dünyayı örter Zülfü Livaneli, Cumhuriyet, 1.3.2015 Hey Yaşar abi! O güzel atlara binip gittin ha! Gidip de bizi bu dar-ı dünyada bir başımıza koydun ha! Ne demeli bilemiyorum; yıllarca ‘’Arkam sensin, kal’am sensin dağlar Yüce dağ başında bir koca kartal/ Açmış kanadınıdünyayı

Öfke ve Çaresizlik

Öfke ve Çaresizlik Bu kaçıncı Özgecan, bu kaçıncı Ayşe, bu kaçıncı Güldünya, bu kaçıncı kızımız. Artık inkar kabul etmez; bu ülkenin kadınları, bu ülkenin erkeklerinin tehdidi altındadır. Genç kızların, evli, bekar, dul kadınların can güvenliği yok. En uygar bildiğin çevrelerde bile kadına dayak hoş görülüyor. Bu hunhar cinayetlere tekil olaylar

Sevdalınız komünisttir!

Yunanistan’da Syriza’nın zaferi hiç şaşırtmadı beni. Çünkü bu ülkede olup bitenin; yoksullaşan, krizlerle sarsılan Latin Amerika ülkelerinde merkez siyasetin çöküp sol partilerin iktidara gelmesinden farklı bir yanı yok. Benzeşen ögeler; kriz ve sol. Bizde de kriz var ama benzerlik burada biter; ikinci kanat yani ‘’sol’’ tartışmalı. Xxx Birkaç gündür bizim

Çanlar Hepimiz İçin Çalıyor!

‘’İnsanoğlunun bir parçasıyım ben; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor.” John Donne Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının hem dehşet hem de nefret uyandırmaması mümkün değil. Bunun nedenlerinden birisi katliamın Paris gibi bir özgürlük başkentinde yapılması ve popüler kültürün çok tanınan isimlerini hedef almış olması. İkincisi;

Talat Halman İçin

Montaigne, ‘’İnsanların ölen yakınlarına üzülmeleri, akşamüstü ölecek olan kelebeklerin, öğle vakti ölen arkadaşlarına acımaları gibidir.’’ der. Doğan ölür; evrenin en değişmez kuralı bu. Ne var ki biz kendi ömür dilimimizle sınırlıyız. Bu yüzden ‘’evvel giden her ahbap’’ sarsar bizi. Talat Halman’ın vefat haberi de böyle derin bir sarsıntı yarattı içimde.

Erdoğan sebep midir, sonuç mu?

Dünya tarihinde pek çok örneğine rastlandığı gibi, Türkiye’de Cumhurbaşkanı seçilen kişinin de bir iktidar sarhoşluğu içine girerek, ‘’milletin babası’’ rolüne soyunduğu çok açık. Son olarak sigara içen yurttaşları ‘’Cumhurbaşkanı söyüyor, hala içiyor terbiyesiz herif!’’ diye azarlaması, daha önce felakete uğramış madencilere ‘’İsrail dölü’’ diyerek tekme tokat dalması gibi semptomlar tuhaf

Karanlıkla Aydınlık Arasında

Hepimiz farkındayız! Türkiye büyük bir ahlak, siyaset, kültür krizine saplanmış durumda. Toplum olarak bir arada yaşamımıza imkan verecek koşullar teker teker ortadan kalkıyor. Saygısızlık, cehalet, saldırganlık, umursamazlık, bencillik, sadizm, şiddet, hukuk tanımazlık ve yalan; karanlık bir gölde oluşan dev bir girdap gibi hepimizi aşağı çekiyor. İstanbul’a bir konser vermek üzere

Utanın!

Gözü dönmüş bir kesimin kar hırsı, iktidar hırsıyla birleşince insanları insanlıktan çıkarıyor. Milyonlarca yurttaşımız, Soma’da kömür kuyularının dibinde yitip giden onca can için ağlarken; o madenleri özelleştirenler, uyarılara kulak tıkayanlar, daha yirmi gün önce verilen soruşturma önergelerini reddedenler ve emekçilerimizi, gözü paradan başka bir şey görmeyen şirketlerin olmayan insafına terkedenler,

Yeni Medya ve İktidarlar

Twitter’ı yasaklamak, bir adanın okyanusu yasaklaması anlamına gelir; yani mümkün değildir; bunu hepimiz biliyoruz. Zaten şimdiden başka yollar denenmeye başlandı bile. Ne var ki yeni medyaya karşı yürütülen yasaklama kampanyasının ve nefret söyleminin altında çok önemli bir dürtü yatıyor. Belki de insan soyunun en güçlü dürtüsü bu: KORKU! Yeni medyayı

Evlatlarını Yiyen Ülke

Mitolojilerdeki her hikayenin, insan eğilimlerini açığa çıkaran, dünyaya ait temel gerçekleri ortaya koyan bir yanı vardır. Bizdeki kıssalar, meseller ve ‘’kıssadan hisse’’ çıkarma geleneği gibi. Bu düşünceyi aklıma getiren mitolojik tanrı Satürn oldu. Satürn, evlatlarının kendi yerini almasından korktuğu için onları yer. Jüpiter’e kadar böyle gider bu. Jüpiter doğduğunda onu

Türkiye’nin Kurtuluş Yolu

2014’ün büyük bir kırılma yılı olacağını anlamak için kahin olmaya gerek yoktu. Hükümet ego patlamaları ile yıpranma sürecine girmişti, kendisini iktidar yapan uluslararası güç odaklarına ters düşüyor, hatta Birleşmiş Milletler’e bile nizam vermeye kalkıyordu. Murphy yasalarından biri; herkesin kendi başarısızlık çizgisine kadar yükselebileceğini belirtir. Hükümet bu noktaya çoktan varmış durumda.

Temmuz 2014

Temmuz 2014: Cumhuriyet tarihinmizin en kritik dönemi Siyasi partiler sebep değil sonuçtur. Toplumda var olan bir dalgalanmanın, bir hareketin, bir akımın ifadesi olarak ortaya çıkarlar. Ama çoğu kişi siyaseti tersten, yani siyasi partiler ve başkanları üzerinden okumak alışkanlığındadır. O partilerin temsil ettiği kitleler yokmuş gibi. Oysa partiler ve başkanları, muazzam